14 Temmuz 2012 Cumartesi

Finike Marina - Adrasan koyu - Sazak Koyu ve başımıza gelenler...

Ertesi sabah 10:30 da Finike Marina'dan ayrıldık ve doğuya doğru devam ettik. Adrasan'a gitmeyi düşünüyoruz, bakalım. Rotamız aşağıda; bu rotada Adrasana'a kadar gene 23.5 mil yapmışız. Bu 23.5 mili sanki otomatiğe almışız gibi gelmeye başladı.... Demek ki; denizde kendi ritmimizi tutturmuşuz diye düşünüyorum..



Marinadan çıkar çıkmaz, şidettli bir rüzgar bizi karşıladı, toparlayıp rotaya girelim derken, arkamızdan çektiğimiz bot ters bir dalgaya geldi ve ters döndü. Ters döndü derken; yani alabora olmadı ama baş-kıç yaptı. Yapınca da arkadan içine su aldı ve bu sırada içindeki şişme oturak deniz uçarak hızla karaya doğru yollanmaya başladı. Botu düzelttik ama oturağı almamız imkansız. Hem hızına yetişemeyiz hem de zaten yetişebilsek bile Finike Marinanın girişi sığ, daha karaya doğru daha da sığlaşıyor, draftımız kurtarmaz. Sağlık olsun deyip devam ediyoruz. Marmaris sanayideki bot tamircisinden ikinci el 50 tl'ye almıştım.

Bu botla seyahat, arkadan çekme vs. konularına ileride değinmeyi düşündüğüm botlar konusunda yer vermeyi düşünüyorum. Zira bu ve benzeri kazaları bu seyahatte çok gördük ve dinledik.

Uzunca bir geçiş için Gelidonya fenerine verdik rotayı. Yelkenlerimizi trim ettik ve yukarıdaki seyir izimizden de anlaşılacağı gibi sabit güzel bir rüzgarla burnu bordaladık ve yukarı döndük. Oradan da direkt Adrasan koyuna pupa seyri ile devam ettik. Bu sahillerimiz de çok güzel.


Saat 18: gibi Adrasan'a vardık. Demirledik ama çok dalga vardı ve gece rahatsız olacağımızı düşünerek bir süre sonra hemen kuzeyde bulunan Ceneviz Limanına gitmeye karar verdik. İşte ne olduysa o arada oldu....

Nereden geldiği belli olmayan bir yüzer halat pervanemize dolandı. Ben o sırada allahtan başım teknenin dümen suyuna çevrili duruyordum, halatı arkamızda gördüm aman dolanmasın derken dolandı. Ama ben de hazırlıklıydım hemen boşa aldım. Tüm işlem 2 saniye sürmedi yani.

Demiri tekrar bıraktık, daha tam toplamamıştık zaten, suya atladım halatı temizledim. dalgalı havada biraz zor oldu, baya sürdü ama allahtan günışığı vardı da bir de fenerle falan uğraşmadık. Bu iş biraz zor bir iş, çünkü tekne sürekli hareket halinde ve ikide bir yükselip alçalarak eğer dikkat etmezseniz kafanıza çarpabiliyor. E zaten nefes tutma süremiz belli, neyse, herhalde bir 15-20 seferden sonra temizleyebildik.

Hemen yukarı çıktım, marşa bastım; çalıştı. Aman iyi deyip ileri yola aldım bir tuhaf sarsıntı ve ses var ama devri yükseltince geçiyor. Neyse deyip, havanın kararmasına az kalmış olmasına rağmen, bize uğursuz gelen bu koydan, Ceneviz Limanına doğru yol verdik.

Aslında bizim pervanede halat kesici de var ama hem halat kalın bir halattı (14 lük idi tahminimce) hem de ben, dediğim gibi, çok çabuk boşa aldım motoru. dalıp baktığımda halatın bir kısmını kesmiş olduğunu görmüştüm kesicinin ama hepsini kesebilir miydi bilemiyorum.

Neyse, motor çalışıyor moral bozmuyoruz. Ceneviz koyuna güneyden yaklaşırken hemen altında bir koy görüyoruz. Harika bir yer ama kimse yok. Haritadan bakıyorum; Ceneviz koyu ne kadar korunaklıysa burası da onun kadar korunaklı. hatta burası daha da korunaklı, kuzeye de kapalı. Niye kimse yok burada falan diye düşürken, navionics'den bakıyorum Sazak Koyu adı; ceneviz koyunun tam güneyindeki sırt sıtra komşu olduğu koy. Ceneviz'de demir yeri işareti var bu koyda yok Navionics'de.

Yoksa biz koyarız; böyle güzellik kaçmaz diyoruz ve dalıyoruz içeriye. Bu koyun güzelliğini anlatmakla bitiremem sizlere. Gitmemiş olanlar muhakkak gidip kalmalı. Arkası orman, önü kumsal, kuzey yakasında tatlı su kaynağı var bir tane, gidip içebiliyorsunuz, hatta bağırsaklara çok iyi geliyormuş diyorlar.

Güzelce demirliyoruz ve keyfimize bakıyoruz. Hava kararmadan önce koy carettaların akınına uğruyor adeta. En az 20 tane görüyoruz. Ufak boydalar ve yavru olduklarını tahmin ediyoruz. Çocuklar suya girip beraber yüzmeye çalışıyorlar. 1 metre kadar yanlarına yaklaşabiliyorlar. Videoya çekiyoruz ama yetersiz ışık nedeni ile kaplumbağalar gözükmüyor videoda. Sadece suyun üzerinde oluşturdukları halkalar belli oluyor. Videoyu izleyenler; "bravo vallahi; bu kadar güzel kaplumbağa var oynanabilir" diyerek tebrik ettikleri için. Buraya videoyu koymuyorum.....

Koyun girişinde kuzeyde kalan girinti balıkçıların yeri olsa gerek ufak bir klubemsi yapı var, önünde de 2-3 tane balıkçı sandalı bağlı duruyor. Bir sandal da biraz daha içerde ağ topluyor ya da atıyor kuzey kıyısına paralel. Belki balık vardır deyip, atlıyorum bota yanına gidip sormak üzere.

Aksilikler peşisıra olurmuş ya; yanına gelip motoru boşa almak istiyorum ama motor boşa geçmiyor, tornistana düşüyor, düzelteyim derken bizim pervane adamcağızın ağına dolanıveriyor. Utana sıkıla özür diliyorum durumu anlatıyorum; takıldı vites kolu falan ama adamcağız kendi derdinde. Neyse kaldırıyoruz motoru adam başlıyor ağı yırtmadan, karıştırmadan pervaneden çıkartmaya... yardım edeyim diyorum; yok abi sen motoru tut diyor.... Halbuki motor zaten alttan kilidi var kendisi duruyor... Anlıyorum ki beni beceriksiz görüyor ve karıştırmak istemiyor. Bir yandan da söyleniyor, yeni almıştım ağı falan diye... parasını teklif edeceğim ama yanlış anlayacak diye çekiniyorum, hem parasını versem ne olacak, ağı kesip atacak değil ya gene oradan çıkartacağız. Yarım saat uğraştıktan sonra çözüyor, ben tekrar kusura bakma deyip, azar yemiş çocuk misali tekneye gazlıyorum.

Yaklaşınca Serpil soruyor tekneden; "Var mıymış balık ?"

"Bilmiyorum vallahi !" diyorum....

Bu aksilikler silsilesi yüzünden burada fotoğraf çekememişiz doğru düzgün onun için bu muhteşem güzelliği tam yansıtamıyorum şimdilik ama dönüşte buraya tekrar uğramaya karar veriyoruz.



Sabah olunca kıyıdaki kulubemsi yapının yanında spor yapan birini görüp botla yanına gidiyorum. Selamlaşıyoruz. Uzunca sohbet ediyoruz. Ama asıl önemli kısmı aşağıdaki gibi;
- Ne güzel yermiş burası. Niye kimse yok ?
- Abi burası özel mülk.
- Nasıl özel mülk ?
- Bu arkadaki araziyi Rixos var ya o aldı iki sene önce.
- Eeee ?
- İşte buraya çok güzel, doğa içinde bir tatil köyü yapacaklar.
- E niye yapmadılar 2 senedir ?
- Bilmiyorum abi, izin mizin mi ne bekliyorlarmış.
- Siz peki ?
- Biz güvenliğiz abi. İki kişiyiz burada yaşıyoruz.
Çadır kadar kulubeyi gösteriyor. (Yukarıdaki resimde var)
- 2 senedir burada mısınız siz ?
- Evet abi.
- Paranızı alıyor musunuz bari ?
- Allahı var paramız tam zamanında yatıyor...
- ..........

Tekneye yöneliyorum. Aklıma Ferhan Şensoy'un bir oyununda söylediği şarkı geliyor...

İçimden gelen bir ses
Sen sabahı bekleme
Geceden al demiri
Al demiri git diyor !

Biz de öyle yapıyoruz; alıyoruz demirimizi; istikamet Phaselis...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder