7 Ağustos 2012 Salı

Kos - Bodrum

Ertesi gün sabah Kos marina'da bir kısa keşif turundan sonra, saat 9 gibi Yunanistandan çıkış yapmak için elde evraklar yola düşüyorum. Marinada port polisle işimi halledip, Limana yollanıyorum. Liman hınca hınç dolu. Bodrum'dan feribot gelmiş 100 kişi sırada bekliyor giriş için. Önce onları alacağız diyorlar yetkililer. Yahu ben bir kişiyim diyorum ama beklememi söylüyorlar.

Bekliyorum ama ne kadar bekleyeceğim belli değil. Arada gidip konuşuyorum, bakın ben yelkenli tekneyim, benim işim hava ile, benim buradan hemen ayrılmam gerek ki gideceğim yere varayım falan diye anlatmaya çalışıyorum ama nafile.

Bekle....

Ben beklerken acente olduğunu anladığım kişiler zırt pırt ellerinde evraklarla girip işlerini halledip çıkıyorlar. Onlara bekleme yok. Bir tanesi ile konuşuyorum, biz acenteyiz, keşke siz de tutsaydınız diye dalga geçer gibi laf sokuyor. Al diyorum, evrakları uzatıp, tutuyorum seni. Gevrek gevrek; "ama bizim hizmetler pahalıdır" demez mi ? Hiç gaza gelip de "ulen sen benim kim olduğumu biliyor musun?" moduna girmeden, "doğru pahalıdır" deyip, muhabbeti kapatıyorum.

Bekleyeceğiz...

Güneşin altında 3 saat bekledikten sonra saat 12:05 de işim bitiyor. Hemen Serpil'i arayıp, yürüyerek tekneye geldiğimi, derhal yola çıkacağımızı söyleyip, ortalığı neta etmesini istiyorum. Bir dakika daha durmak istemiyorum. Halbuki ne kadar güzel bir yer Kos.

Aslında bizim Kos marinaya gelme sebebimiz bu çıkış işlemlerinin marinada daha kolay halledilebileceğini düşünmemizdendi. Yoksa acente numaralarını falan baştan almıştım zaten. Gerekmez diye düşündük, marinada hallederler dedik. Öyle değilmiş, öğrenmiş olduk. Aslında Bodrum feribotuna yakalanmamış olsak belki durum böyle olmayacak ama oluyor işte. Bunlar da hep tecrübe bize...

Tekneye girer girmez marşa basıp yol veriyoruz.... Hedef Bodrum.
Akşam üzeri Bodruma varıp, Milta Marinaya bağlanıyoruz. Burada ne kadar kalacağız belli değil. Belki 2 gün...

Direk tepesindeki telsiz anteni biraz eğilmiş gibi ve rüzgar oku ona değiyor; o düzeltilecek. Balon mandarı rüzgarda çarparak silyon fenerini kırmış, o halledilecek. Bir de uygun bulursam bir invertör alıp takmayı düşünüyorum.

Bakacağız...

Akşam marinanın karşısında çok güzel köftesi olan bir restoranda köfte yiyiyoruz. Bilmemne köftecisi, ismini unutuum şimdi, blogu sonradan yazdığım için. Notlarımda da yok. Marinanın girişindeki yat klubün restoranına çok yakında bağlıyız. Burada çok güzel canlı müzik var. Baya ciddi, gruplar geliyorlar. Onların güzel müzikleri eşliğinde uyuyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder