Saat öğlen 1 gibi, bir aydır arkamızdan çekmekte olduğumuz oltamız nihayet o adrenalin salgılatan sesi çıkartıyor. Teknede her şey bir birine karışıyor, hiç beklemiyoruz ki; unutmuşuz oltayı adeta. Aşağıdaki videolar ve fotoğraflar durumu açıklayacaktır sizlere. Aslında tam bir video da çekemiyoruz ama olsun durum belli...
İlk balığımız George, küçük boy bir palamut, aslında atmam gerek ama çocuklar öyle heyecan yapıyorlar ki atamıyoruz, kısmet deyip kovaya koyuyoruz. Bu da yakalanışı ve isminin nereden geldiği:
Daha sonra da durumlar şu şekilde. Sultan 2. Palamut Han
Devam...
Bundan sonra durum da videolar da karıştı. Birisi ipadle, birisi telefonla çekiyor. İki tane balık tam alırken kaçtı falan. Sürünün içine mi düştük ne, ben de anlamadım. Çocuklar soruyor baba burası neresi diye, Palamutbükü galiba diyorum.... Hep buraya gelelim biz diyorlar...
Aşağıda ortaya karışık veriyorum bütün videoları...
Neyse efendim, saat akşamüzeri 5 gibi Çökertmeye varıyoruz. Varıyoruz ama burada marina falan yok elbette. Palmarina hiç yok...
Meğerse Serpil Palmarina'nın adresine bakmış, Yalıkavak'da Çökertme Caddesinde... Sanki taksi ile gidiyoruz...Bizim tam aksi yöne, batıya gitmemiz gerekirken; biz doğuya doğru 25 milcik gelivermişiz e 25 mil de geri dönüşü var bu işin etti 50 mil... Bu işte; Navigasyon'un geldiği son nokta... Allahtan taksimetreyi açmadım.
Çökertme de tıklım tıklım dolu, hemen hava kararmadan bari biraz daha geri gidelim diye, batıya, gerisin geri dönüp, Alakışla (Kisse) bükünü hedefliyoruz. Güneş batarken oraya varıp demirliyoruz.
Akşam yemekte tuttuğumuz balıklar var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder